Batı ve orta Romanya’da bulunan ve esas adıyla Erdel, bildiğimiz adıyla Transylvania, yıllarca bilinen en meşhur vampir hikâyesine ev sahipliği yapmıştır.

Bu şöhretiyle her yıl binlerce turistin uğrak mekânı olan bölgenin kalbinde Braşov kenti bulunmakta. Kenti bu kanlı şöhrete kavuşturan ise 1337’de I. Louis’in yapılmasına izin verdiği Bran Kalesi yani Drakula’nın Kalesi’dir. Konu bu haliyle ne kadar ürkütücü olsa da biraz araştırma yapıldığında konunun o filmlerde izlediğimiz vampir hikayelerinden biraz daha farklı olduğunu görüyoruz.

Yahu Kimdir Bu Drakula? Yok, bilemiyoruz.

Biraz hafızalarınızı zorlarsanız ilkokul ve lise tarih derslerinden kulaklarınıza adının birkaç kere çalındığını hatırlayacaksınız; Kazıklı Voyvoda! Soruyu tekrar soralım, yahu kimdir bu Kazıklı Voyvoda?

Kazıklı Voyvoda, filmlerden bildiğimiz Drakula 20.000 Osmanlı askerini kazığa oturtarak öldüren, Fatih Sultan Mehmet’e kafa tutan, sadistliği ile meşhur Prens Vlad Tepeş imiş aslında. Babası Eflak Kralı, Osmanlı’ya yıllık vergi vermek karşılığında tahtında bırakılıyor ama iki oğlu rehin tutuluyor. Tokat’ta şehzadelerle birlikte büyütülüp kendi geleneklerinden uzaklaştırılıyorlar. İşte buradan sonra Drakula’nın nasıl vampir olduğu ortaya çıkıyor. Rehin tutulan iki kardeşten birisi büyütülme şeklini ve İslamiyet’i kabul edip Osmanlı Derebeyi olarak göreve atanıyor. Öbür kardeş Tepeş ise kendi toprağında olmamanın hırsıyla azılı bir Osmanlı düşmanı olarak büyüyor. Yıllarca acımasızca ve büyük bir kinle kan döken Tepeş, rivayetlere göre kazıklarda işkence ettiği herkesin altına fıçılar yerleştirir ve bu kanları içermiş. Tepeş de zaten kazık/kazıklı anlamında verilmiş bir unvanmış kendisine.

Korkuyorsan Görmeye Değer: Transylvania

Şatosunun adının dahi, yıllar içinde farklı bir şekilde anılmasına sebep olan Drakula ismi nerden gelmiş peki, biliyor musunuz? Drakula aslında babası Vlad Drakula’ya, ejderin veyahut şeytanın soyu anlamını taşıyan Alman Şövalye Topluluğunca verilmiş bir isimmiş ki oğlu Vlad Tepeş ’ten de Vlad Drakula olarak sık sık bahsedilirmiş. Ama aslında kendisi bu şatoda hiç yaşamamış. Poenari Şatosu olarak bilinen Karpatlarda bulunan yapı gerçek eviymiş. Bran Şatosu ise birkaç kez ziyaret ettiği öylesine bir yerden ibaretmiş.

Bildiğimiz vampir filmleri kadar fantastik olmasa da bu haliyle de yeterince ürkütücü olabilir. Hatta deyim yerindeyse insanın kanı çekiliyor. Senelerce yapılan savaşlar, zulümler dökülen kanlarla beraber hikâyeler yazılmış çizilmiş. İnanıp inanmamak size kalmış ama hikâye her iki haliyle de çok ürkütücü ve çok merak uyandırıcı. Kaleleri, mahzenleri ve bozulmayan tarihi dokusuyla Transylvania’ya gidip korkmamak elde değil!

Kaygı Krizi Nedir?” başlıklı blog yazımıza gidebilir ya da Keşfet kategorisine geri dönebilirsiniz.