Eski çağlarda insanların hayvanlarla ilişkisi basit bir besin temelli dinamikten çok daha nitelikliydi. Hayvanlar avcı toplayıcı toplumlar tarafından saygı görürdü. Binlerce yıldır insanın yaşamasına olanak tanıyan bir türün ortadan kalkması sadece teknolojik ve sosyal bir değişim değil, aynı zamanda derin duygusal ve psikolojik etkiler de doğururdu.

İnsanların Hayvanlarla İlişkisi İlk Çağlara Dayanır

Aslında 400 bin yıl önce bile bir hayvanın neslinin tükenmesi insan hayatında büyük sorunlar yaratıyordu. İnsanlar yaşamak için ihtiyaçları olan hemen hemen her şeyi hayvanlardan temin ediyor sadece beslenmek için değil giyecek, ulaşım ve çeşitli aletler yapmak için de hayvanlardan yararlanıyorlardı. Hayvan boynuzlarından ve kemiklerinde kendilerine silahlar üretip vahşi yaşama karşı korunuyor, postlarını giyecek olarak kullanıyorlardı. Bir bölgede yaşayan insanların hayatı o bölgedeki hayvanlara endeksliydi. Kısaca o dönemlerde insanların yaşamlarını sürdürülebilmesi için hayvanlar hayati önem arz ediyordu. Hayvancılığın tek kaynak olmaktan çıkması, avcı toplayıcı insanların tarımı keşfederek yerleşik hayata geçmesi bugünkü modern dünyanın temelini oluşturmuştur.

Nesli Tükenen Hayvanlar Yüzbinlerce Yıl Önce Bile İnsanlığa Zarar VerdiHayvanların Neslinin Tükenmesinin İnsanlar Üzerindeki Etkisi

Çok eski zamanlarda, av hayvanlarının neslinin tükenmesi orada hayatını sürdüren toplumu ana yaşam kaynağından yoksun bırakacağından, böyle bir durumda insanların yaşamak için göç etmesi gerekirdi. Tıpkı 400.000 yıl önce Kuzey Sibirya’da yaşayan insan toplulukları gibi. Bu soğuk bölgede yaşayan atalarımız nesli tükenene kadar yünlü mamutları avladılar, mamutların nesli tükenince de çaresiz kalarak göç ettiler. Çünkü atalarından öğrendikleri tek şey buydu; ellerinde o olmadan nasıl yaşayacaklarını bilemiyorlardı.

Üstelik o dönemlerde bir hayvan neslinin tükenmesi yalnızca besin anlamında değil, duygusal ve psikolojik anlamda da insanları derinden etkileyen olaylardı.

Hayvanlar ve İnsanlar Arasındaki Psikolojik Bağ

Arkeolog Eyal Halfon ve Prof. Ran Barkai, hayvanların geçmişteki insanların yaşamı üzerindeki etkilerini ortaya koyan bir çalışma yaptı. Araştırmalar bir hayvan nesli ortadan kaybolunca o dönemde yaşayan insanların derin psikolojik problemlerle karşılaştığını ortaya koydu.

Çalışmaya göre insanlar, hayvanların onlara sağladıkları imkanlardan dolayı hayvanlarla derin bir bağ içerisindeydi. Dolayısıyla bir hayvanın nesli tükendiğinde insanlar kendilerini suçlayarak doğanın kendilerini cezalandırdıklarını düşünüyorlardı. İnsanoğlu hayvanları doğadaki ortakları olarak gördüğünden ortadan kaybolan bir hayvan türü onlarda duygusal boşluklar yaratıyordu.

Aynı araştırmacılar mağaralara çizilen mamut resimlerinin de aslında insanların bu hayvana olan özlemlerini ifade ettiğini düşünüyorlar. Çünkü bu resimler mamutların nesli tükendikten çok daha sonra çizilmişti.

Halfon, “Bu tasvirler aslında hepimizin çok iyi bildiği, tanıdık bir insan duygusunu yansıtıyor: özlem. İlk insanlar, sevgilisi tarafından terk edilince şiir yazan şairler gibi nesli tükenen mamutları anıyorlardı” şeklinde görüşlerini özetliyor.

Kaynak: tandfonline.com/doi/abs/10.1080/1751696X.2020.1718309?journalCode=rtam20&

Okyanuslar olmasaydı dünya nasıl olurdu?” başlıklı blog yazımıza gidebilir ya da Öğren kategorisine geri dönebilirsiniz.