Küresel ısınma nedeniyle eriyen buzullar, yükselen deniz seviyeleri, plastik atıklardan geçilmeyen denizler, tüketim çılgınlığına cevap verebilmek için avlanma miktarlarındaki artış… Kısaca insanoğlu olarak son yüzyılda yaptığımız şeyler denizleri akıl almaz bir hale dönüştürüyor.

Gösterilen en ufak bir çaba, normal hayatımıza sadece birkaç ay ara vermemize sebebiyet veren salgın bile okyanus ve denizler üzerinde hemen etkisini gösteriyor. Avustralya kıyılarında kambur balinalar, ABD’de fil fokları ve Japonya’nın yeşil kaplumbağaları yaşam alanlarına geri dönüyor. Biz bile İstanbul kıyılarında yunusları tekrar görebiliyorsak bir okyanus Rönesans’ı yaşamamız hayal değil; hem de sadece bir nesilde…

Geçen yıl ülkemizin deniz ve kıyılarından 180 bin metreküp çöp top toplanmasını sağlayan “Sıfır Atık Mavi” seferberliği aslında bizlere şunu anlatıyor: ilerleyen nesillere daha sağlıklı denizler sunmak için bir fırsata, üstelik bunu yapacak bilgi ve araçlara sahibiz. Bu şartlar altında çocuklarımızı sağlıksız bir çevreye ve denizlere mahkum etmek nasıl anlatılır ki?

Şimdi Önlem Alırsak Okyanuslar Bir Kuşak Sonra Eski ve Sağlıklı Hallerine Dönebilir!Yakın geçmişte Nature dergisinde yayınlanan rapor, okyanusların düşündüğümüzden çok daha çabuk kendisini toparlayan bir yapıda olabileceğini öne sürüyor. Yani şimdi gerekli önlemleri alırsak, denizlerimiz 2050 yılına kadar eski sağlıklı hallerine kavuşabilir.

Ancak zamanlama önemli, bilim adamları, okyanuslara verdiğimiz zararları, hemen bugünden başlayarak durdurmamız ve resmi terse çevirmemiz gerektiğini savunuyorlar. Çünkü bugün, tam da sağlıklı ve canlı bir deniz mirası veya geri dönüşü olmayacak bir şekilde bozulmuş denizler arasında seçim yapabileceğimiz bir noktadayız

Eğer bu seçimi doğru yapamazsak, gelecek nesiller sadece “eski” okyanusların trajik hikayesini bilecekler. Su sıcaklıklarının yükselmeye devam ettiği, kirliliğin deniz yaşamını adeta felç ettiği bu dönemde bahsi geçen karamsar tabloyu kim inkar edebilir ki?

Elbette, gerekli olan değişiklikler küresel bir çaba gerektirecektir. Hükümetlerin, hepimizin aynı gemide olduğunu anlaması gerekiyor. Okyanuslar ve denizleri geniş kapsamlı bir şekilde korumak, ciddi bir uluslararası koordinasyona gerektirir. Aynı şey kirliliğin önüne geçmek için de geçerli. Denizlerimizi adeta biyolojik çöllere dönüştüren kontrolden çıkmış endüstriyel balıkçılık operasyonlarından bahsetmiyoruz bile…

Bugün bilim adamları okyanusları uçurumun kıyısından geri getirmek için en az 20 milyar dolara ihtiyacımız olduğunu söylüyorlar; bu tutarın da denizlerimizin yalnızca yüzde 50’sini koruyacağını tahmin ediyorlar. Çok büyük bir meblağ gibi görünse de milyonlarca insan yaşamının ve onlarca ülke ekonomisinin denizlere bağlı olduğu düşünülürse, bu yatırımın kat kat geri döneceği aşikar.

Üstelik 2019 yılında Uluslararası Para Fonu (IMF) yayınladığı rapora baktığımızda, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu G20 ülkelerinin Gayrisafi Yurt İçi Hasılaları (GSYİH) toplam 70 trilyon dolar civarında. Yani okyanuslar için harcanacak 40-50 milyar dolar G20 toplam GSYİH’nın %1’i bile değil…

Şehirler büyüdükçe ağaçlara olan ihtiyaç da artıyor!” başlıklı blog yazımıza gidebilir ya da Önemse kategorisine geri dönebilirsiniz.