Doğa her daim bize muhteşem güzellikler sunar. İlk baharda yeniden uyanan doğa ile birlikte yeşillenen ağaçlar, sonbaharda sararıp dökülen yapraklar, hiç kuşkusuz bu manzaraların en güzellerindendir. Aslında bu iki farklı manzara ruh halimizi bile o kadar derinden etkiler ki. İlk baharda yeşillenen ağaçlarla içimiz sevgi ve heyecanla dolarken sonbaharda dökülen yapraklarla bir o kadar duygusal ve melankolik oluruz.

Eminiz hepiniz, sonbaharda yolda yürürken ya da parklarda gezerken yere düşen yaprakların birbirlerinden farklı olduklarını fark etmişsinizdir. Hepsi birbirinden güzel ama farklı. Peki, neden yaprakların şekilleri değişkenlik gösterir? Merak edenler için ufak bir araştırma yaptık…

İster iğne şeklinde ister geniş yapıda olsun, tüm yaprakların görevi bitkiye besin sağlamaktır. Yapraklar güneş ışığında, yüzeylerine çarpan enerjinin bir kısmını “emer” ve fotosentez yapabilmek için çevreden karbondioksit alır. Yaprakların yeşil rengi, aslında, fotosentez için gereken güneş ışığı enerjisini yakalamak için hareket eden spesifik renkli biyolojik pigmentin, yani “klorofil” in bolluğundan kaynaklanır. Fotosentez sonucunda ortaya çıkan en önemli “atık ürün” ise oksijendir. Kısaca tüm yaprak türleri çok çeşitli organizmalar için gıda veya habitat görevi görür.

Yaprakların Şekilleri Neden Birbirinden Farklıdır?Ağaç yapraklarının neden farklı şekilleri vardır?

Ağaç yapraklarının şekli, ağaç türlerinin uzun vadeli ekolojik ve evrimsel tarihine dayanır. Bir ekosistemin sınırlayıcı faktörleri, ağaç yapraklarının nihai formunu ve şeklini de değiştirebilir. Çeşitli yaprak formlarının arkasındaki “mantığın” anlaşılması, bir yaprağın gerçekleştirmesi gereken kesin fonksiyonların kavranmasıyla ilintilidir.

  1. Yaprak fotosentez için güneş ışığını “yakalamalıdır“, üstelik bunu yaparken de çok fazla ısıyı emebilir!
  2. Yaprak, “stoma” olarak adlandırılan üzerindeki gözenekler aracılığıyla çevredeki havadan karbondioksit alır. Karbondioksit fotosentez için gereklidir. Yaprak stomaları, karbondioksit alımına izin vermek için açılır, bu esnada yaprak içindeki su havaya karıştığından yaprak yaşamak için kendini dengelemeye çalışır. Bir başka deyişle, yaprak fotosentez için kendine yetecek kadar güneş ışığı ve karbondioksite ihtiyaç duyar ama bu işlem esnasında çok fazla ısı ve su kaybı yaşanması yaprak için risk oluşturur. İşte bu sebeple yaprak süreci dengelemeye çalışır ki bu da şeklini doğrudan etkiler.

Örneğin, bir ağacın gölgelik olarak adlandırılan ve üst kısımda bulunan yapraklar, güneş ışığına en fazla maruz kalan bölgede yer aldıkları için daha küçük olma eğilimindedir. Yaprakların güneş ışınına maruz kalan alanı ne kadar az olursa boyutu o kadar az etkilenecektir. Dolayısıyla alt kısımlardaki yapraklar da daha büyük olma eğilimindedir.

Öte yandan iğne şeklindeki yapraklar çok düşük bir ışık emici yüzey alanına sahiptir. Bu nedenle fotosentez için çok fazla güneş ışığı enerjisi yakalayamaz. Aynı zamanda aşırı su kaybını önlemek için tasarlanmış, çukur benzeri özel “stomalara” sahiplerdir. İğne yapraklı ağaçlar, özellikle çok yağmur almayan, suyun dikkatli bir şekilde korunmasının önemli bir hayatta kalma kriteri olduğu iklimlerde yer alır.

İğne şeklindeki yapraklar, 3-4 yıl boyunca hayatta kalmayı başarırken, geniş yapraklar genellikle son baharda dökülür. Bu ‘yaprak dökmeyen “iğne yapraklı ağaçlar”, yaprak döken ağaçlara göre büyük bir avantaja sahiptir. İğne yaprakların sürekli varlığı, çevresel koşullar yeterli olduğu sürece, hatta kışın ortasında bile ağaçların fotosentezden faydalanması ve enerji toplaması anlamına gelir!

Su ve su kaynaklarımız ile ilgili bilmediklerimiz” başlıklı blog yazımıza gidebilir ya da Önemse kategorisine geri dönebilirsiniz.