O, deha ve deliliğin vücut bulmuş halidir.

Nietzsche, belki de gelmiş geçmiş en yanlış anlaşılan, tartışmalı ve kışkırtıcı filozofudur.

“Tanrı ölü” sözleriyle meşhur olan Nietzsche aslında deli değildi (en azından hayatının büyük bir bölümünde). Bunun aksine, olağanüstü bir akademik kariyere sahip parlak bir düşünür ve yazardı. Henüz 24 yaşındayken felsefe profesörü olarak ilk dersini verdi.

Yine de, Nietzsche pek çok kişi tarafından yanlış anlaşılmıştır. İlk okunduğunda belki de pek fazla anlam ifade etmeyecek söylemleri aslında birkaç kez düşünülerek ve tam anlamıyla odaklanarak okunduğunda birçok konuda sizi aydınlatabilir.

Nietzsche’nin Dionysos ve Apollon Prensibi ve Trajedinin Doğası

Apollo ve Dionysos. İki Yunan tanrısı bu kadar farklı olamazdı.

Apollon okçuluk, mantık, hakikat tanrısı olarak anılırken, pek de bilgili olmayan karşılığı Dionysos şarap, bereket, delilik ve şenlik tanrısı olarak anılır.

Nietzsche, her birimizin içimizde bir Apollon ve Dionysos olduğunu iddia eder. Bugün içimizdeki Apollon’un egemen olduğu söylenebilir. Genişletilmiş bir eğitimimiz var ve belli bir kültüre ve görgü kurallarına göre yetiştirildik – öte yandan arzular ve tutkular genellikle kötü davranışlar olarak kabul edilir ve sürekli olarak bastırılan şeylerdir.

En azından Nietzsche’nin gördüğü buydu. Ama dahası, Nietzsche bu dengesizliğin neden böyle bir sorun olduğunu bildiğini iddia etti.

Nietzsche’ye göre antik Yunan oyunları iki tanrının iki ilkesini birleştirir. Kahraman kendini büyük acılar içinde bulur, hatta belki de sahip olduğu her şeyi kaybeder. Apolloncu yanıyla bu acıyı açıklamaya hatta bir çıkış yolu bulmaya çalışır. Ama başarısız olur. Yunan trajedileri bu yüzden “trajedi” adını taşır. İşte bu durum tam olarak insan doğasını temsil eder.

Trajedinin amacı, Nietzsche’nin sıklıkla önerdiği şeydir: Kaderini her ne kadar acımasız olsa bile kabul etmeyi öğrenmek. Kaosu kabul etmek ve üstesinden gelmek ve hatta acı çekmekten zevk almak – Nietzsche’nin Yunan trajedi sanatında gördüğü Dionysosçu ilke ise budur.

Ancak Nietzsche’ye göre, bu ilke tarihsel olarak geçerli olamadı – bunun yerine Apollon ilkesi üstünlük kazandı. Sokrates ve Platon gibi büyük düşünürlerle akıl giderek daha önemli hale geldi.

Akıldan kaynaklanmayan her şey kötü, yozlaşmış ve ahlak dışı bir hal aldı – dürtülerimiz, acı çekme arzusu ve kaderi sorgulamadan kabullenme de buna dahildi.

Bu nedenle Nietzsche, Sokrates’ten bu yana tüm felsefeyi patolojik olarak adlandırdı. Bu mantık ve akılcı odaklı olması ile temelden insan doğasına ihanet etmiştir.

Bu nedenle, yaşam sadece akılla ilgili değil, aynı zamanda Dionysosçu ilkeyle de ilgilidir – ancak Nietzsche başka bir kavram da önerir.

Nietzsche’yi Anlamak                                                                                                             Nietzsche ve Arkadaşları

Güç İstenci

Güç İstenci, özellikle Naziler tarafından kötüye kullanılmasıyla ünlü oldu. 1900 yılında ölen Nietzsche, nasyonal sosyalistlerin yükselişini görecek kadar yaşamadı, ancak onun mirası kaldı. Önde gelen Neo-Naziler, Nietzsche’nin fikirlerine önem verdiler; hatta Adolf Hitler’e Nietzsche’nin bastonu dahi hediye edildi.

Bu, Nietzsche’nin Güç İstenci’nin gerçekte ne hakkında olduğunu anlamayı daha da önemli kılıyor.

Belki de birkaç gündür “hiçbir şey” yapmadınız. İlk başta, bu rahatlatıcı gelir – ev işleri yok, erken kalkmak yok, sorumluluk yok. Ama bir süre bu durum sıkıcı olmaya başlar. Çünkü biz yaratılışımız gereği sürekli olarak bir şeyler için çabalarız. Bunu yapmazsak psikolojik olarak kendimizi kötü hissederiz.

İşte Nietzsche bunu çok erken fark etti.

Bu yalnızca hayatta kalmamızı sağlamak için değildir. Aynı zamanda kendimizi gerçekleştirmektir. Nietzsche, bu güç çabasının başkalarının pahasına olduğunu ve böyle olması gerektiğini söyleyecek kadar ileri gitmiştir.

Sonuç olarak, bu dürtü yaşamın her yerindedir ve buna ne “iyi” ne de “kötü” denilebilir.

Bu sadece hayatın bir parçasıdır.

Nietzsche için bu, aynı zamanda birlikte yaşamanın bir parçası ve belki de en verimli temelidir. Güç için çabalamak, hayatta bir amaç sahibi olmak, olumlu bir değerdir ve hiçbir ahlaki değer tarafından reddedilemez.

Kullanılan görseller wikipedia.org adresinden alınmıştır.

Neden Kuşkonmaz Yemeliyiz?” başlıklı blog yazımıza gidebilir ya da Öğren kategorisine geri dönebilirsiniz.