Hepimiz insanız, durumlara ön yargıyla yaklaştığımız zamanlar, bazen kibirli olduğumuz ve egomuza yenildiğimiz durumlarla karşı karşıya kalırız. Bu bir karaktere de dönüşebilir ancak alışkanlık olmayıp ana özel de kalabilir. Peki, ön yargı, kibir ve ego tam olarak nedir, neden böyle hissederiz ve bunlar nasıl var olur? Gelin özetle inceleyelim.

Ön Yargı

Birisi önyargılarına göre hareket ediyorsa, daha derin bir düzeyde tanıma şansı bile bulamadan birisini önceden yargılıyor demektir. Bu irrasyonel bir tutumdur ve kimse için iyi olmayan bir şeydir.

Örneğin, bir kişi sosyal statüsü, dili ya da kültürü farklı olan biri hakkında çok fazla önyargılı fikirlere sahip olabilir ve bu yargıların, bu insanlara bakış ve muamele şekillerini etkilemesine de izin verecektir. Fakat bu son derece yanlış ve kabul edilemez bir şeydir.

Ön yargının ortak özellikleri şunlardır:
• Olumsuz duygular
• Basmakalıp inançlar
• Bir gruba karşı ayrımcılık yapma.

Toplumda genellikle bir gruba karşı ırk, cinsiyet, din, kültür ve daha fazlasına dayalı önyargılar görürüz.

Sosyal bilimciler tarafından verilen belirli önyargı tanımları sıklıkla farklılık gösterse de, çoğu kişi bunun bir grubun üyeleri hakkında genellikle olumsuz olan önyargıları içerdiği konusunda hemfikirdir.

Kibir

Kibir, aşırı ve zorba gurur anlamına gelir. Eğer kibirliyseniz, maçın son dakikalarında o güzel golü atmanın, takımı sizin taşıdığınız, takım arkadaşlarınızın sizsiz bir işe yaramadığı, siz olmasaydınız takımınızın başarılı olacağı ihtimalinin sıfır olduğunu düşünebilirsiniz.

Kibirliyseniz, herkesin başarısını sizin (eşsiz) başarınızla karşılaştırmanız ve kendi üstünlüğünüzü sürekli olarak tekrarlamanız daha olasıdır. Maalesef kibrin sonu yoktur.

Ön Yargı, Kibir ve Ego

Ego

Ego terimi, psikolojideki herhangi bir terim kadar kafa karıştırıcıdır. Peki, ego aslında ne anlama gelir? Egoya atıfta bulunduğumuzda neden bahsederiz?

“Ego”nun kullanımı, Sigmund Freud’un çalışmaları aracılığıyla psikolojide yer almıştır. Freud’un teorisinde ego, “id”in hayvani arzuları ile “süperegonun” ahlaki ve sosyal standartları arasında hakemlik yapan kişiliğin bir parçasıdır. Fakat şaşırtıcı bir şekilde, “ego” kelimesi Freud’un yazılarında geçmez. Aksine, ego, Freud’un Almanca “das Ich” olarak adlandırdığı kelimenin tam anlamıyla “Ben”in bir çevirisidir.

Yani, “ego”yu içeren terimler aslında “benim” ya da “benimkinin” belirgin bir şekilde yer aldığı süreçlerdir. Kişinin kendi çıkarına hareket etme güdüsü olan egoizmi düşünün. Egoist olduğunu ve bu şekilde davrandığını düşündüğümüz kişi aslında hepimizin yaptığı gibi sadece kendi hedeflerinin peşinden koşuyordur. Bir güdü, “ben”in ne istediğine odaklandığında bencil olur. Dengeli olduğunda bunda hiçbir yanlış yoktur, aksine insanın önce kendini düşünmesi, kendisi için yapabileceği en iyi şeylerden biridir.

Unutulmaz Kısa Öyküler” başlıklı blog yazımıza gidebilir ya da Öğren kategorisine geri dönebilirsiniz.